“Filistinliler yoktur. Sanki
Filistin’de kendilerini Filistin halkı olarak gören Filistinli bir halk varmış
da, sanki biz onları kapıya koymuşuz ve ellerinden memleketlerini almışız. Yok
ki onlar.”
Bu cümleler
15 Haziran 1969 tarihli Sunday Times’ta yayımlanmış. Demeç veren ise Madam
Golda Meir. Üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen çok da bir şey değişmemiş
aslında. Yukarıdaki alıntıyı Roger Garaudy’nin geçtiğimiz günlerde Cemal Aydın
tarafından Türkçeye çevrilen “İlahi Mesajlar Toprağı Filistin” adlı kitabından
yaptık. İlahi Mesajlar Toprağı Filistin, önemli bir düşünürün, Filistin
coğrafyasının tarihine yaptığı yolcuğun hikayesi. Ve bu yolculuk, geçmişten
günümüze doğru yapıldığı için, bölgenin bu günki haritasının nasıl
şekillendiğini de anlamamızı kolaylaştırıyor. Eğer Roger Garaudy’le bir
yolculuğa çıkmışsanız, sizi hiç ummadığınız yerlerden, düşüncelerden,
sembollerden geçirir. Filistin’in hikayesinin Garaudy tarafından kaleme alınmış
olması bu açıdan önemli. Kitap vesilesi ile şimdilerde kusursuz bir
yalnızlığa terkedilen Roger Garaudy’yi hatırlamakta yarar var.
Roger
Garaudy kimdir?
1913 Fransa
doğumlu. 1952 yılında Sorbonne Üniversitesi’nden Edebiyat dalında, 1954 yılında
da SSCB Bilimler Akademisi’nden Bilim dalında doktor ünvanı aldı. Doktora
tezini Gaston Bachelard yönetti. Bir ara Marksist İnceleme ve Araştırmalar
Merkezi Müdürlüğü yaptı. Fransız Parlementosu’nda milletvekili, Millet Meclisi
Başkan Yardımcısı, Milli Eğitim Komisyonu Üyesi ve Senatör oldu. Fransız
Komünist Partisi’nde zirveye tırmanmışken yaptığı tenkitlere kulak asılmadığı
için bu kuruluştan koptu. Üniversitede akademisyenliğe devam etti. Emekliye
ayrıldıktan sonra telif çalışmalarına hız vererek her biri dünya çapında yankılar
uyandıran eserlere imza attı. Basın yayın kuruluşlarında yayınlanan
bildirileriyle milletlerarası siyaset ve insan hakları ihlalleri konusundaki
görüşlerini, sık sık kamuoyuyla paylaştı.
Garaudy
İslam’ı seçip Filistin halkının haklarını İsrail’e karşı savunmaya başladıktan
sonra, pek çoğu İsrail taraflısı sermayenin elinde olan Batı basın yayın
organları ve yayınevleri tarafından dışlandı. Avrupa ve Amerika kitle iletişim
araçları onu yok saymaya başladı. Garaud’nin adı artık basında yer almaz,
kendisine söz hakkı tanınmaz oldu. Bu yalnızlaştırma projesine rağmen Garaudy,
otuzu aşkın dile çevrilen eserleriyle, geniş bir kitle tarafından tanınmakta ve
halen takip edilmektedir.
Blokaj nasıl
başladı?
Roger
Garaudy 1982 yılına kadar Fransa’da kendi tabiriyle bir “yıldız”dı. Basının
ambargosuna uğramadan yayınladığı “Yaşayanlara Çağrı” adlı kitabı 290 bin adet
sattı. 1982 yılında Le Monde gazetesinde, İsrail’in Lübnan’a açtığı savaşı ve
ülkeyi işgal edip pek çok cana kıymasını tenkit eden bir bildiri yayımlattı ve
iki İsraillinin intikamını almak için Lübnan’daki Sabra ve Şatila kamplarında
20 bin Filistinlinin canına kıyılmasına sebep olan Ariel Şaron’u yerden yere
vurdu. Bu bildirinin altına Peder Lelong ve Papaz Mathieu da imza attı. Bu
gelişmeler üzerine silahlı milis gücüyle Fransa’da hükümet içinde hükümet,
devlet içinde devlet olan LİCRA( Irkçılığa ve Yahudi Düşmanlığına Karşı
Milletlerarası Birlik) Garaudy hakkında dava açtı. Ancak LİCRA davaları
kaybetti. Buna rağmen o günden sonra kitapçılar Garaudy’nin kitaplarını satmaya
cesaret edemedi. “İsrail, Mit ve Terörizm” eserinden dolayı da Fransa’dan yurt
dışına çıkışı yasaklandı Garaudy’nin. Mahkumiyetinin sebebi de kitabın sahte ve
çarpıtılmış baskısıydı.
Filistin
direnişine nasıl bakıyor?
“Filistin
halkının haklı mücadelesi, kelimenin Batılı anlamıyla “milliyetçi” bir mücadele
değildir. Nitekim bu mücadele, bir taraftan ataları tarafından ekilip biçilmiş
bir toprağa “dönüş”, diğer taraftan da, Arap camiasının ve “ümmet”in yeniden
tamamlayıcı bir parçası olma mücadelesidir” diyor Garaudy ve bölgedeki durumu
şöyle değerlendiriyor: “Tarih boyunca bu bölge dış istilalar ve işgaller gördü,
fakat onlardan hiçbiri yerlileri ya kovmayı ya da imha etmeyi kendisine gaye
edinmedi. Romalılar, Haçlılar, hatta İngiliz sömürgeciler, garnizonalrını
kurmak ve topraklara hakim olup halkını sömürmek için ülkeyi işgal etmekle
yetindiler: Siyonistin maksadı, görülmemiş, duyulmamış bir şeydir: Bir halkın
yerine bir başka medeniyeti yerleştirmek…”
İslamla ilk
nasıl tanıştı?
14 Eylül
1940’ta Garaudy, gizli örgüt kurmak suçundan tutuklanıp Cezayir’deki bir kampa
yollanır. Kampta düzenlenen bir ayaklanmanın elebaşlarından olduğu için Fransız
komutan tarafından kurşuna dizilmek istenir. Ancak komutanın emrine uymayan
Cezayirli askerler sayesinde hayatı kurtulur. Garaudy “Niçin ateş etmediler,
bizi sevmeleri için hiçbir sebepleri yok ki…” der fakat teğmenin cevabı
manidardır. “-Evet, sizi sevmeleri için hiçbir sebepleri yok ama, bir Müslüman
savaşçısı için silâhsız bir insana ateş etmek askerlik şerefiyle bağdaşmaz…”
Bu olaydan sonra İslâm kültürü üzerine bilgi edinmek ister. Ancak Millî Kütüphane’ de sathî bilgiler dışında köklü ve esaslı bir esere rastlayamaz. Cezayir’de iken “Müslüman Alimler Birliği”nin Başkanı Beşir İbrahimi ile görüşür ve çok etkilenir. İslam’ı tercih edişi bu olaydan 40 yıl sonra olsa da Garaudy’nin hayatında bu olayın önemi büyüktür.
Bu olaydan sonra İslâm kültürü üzerine bilgi edinmek ister. Ancak Millî Kütüphane’ de sathî bilgiler dışında köklü ve esaslı bir esere rastlayamaz. Cezayir’de iken “Müslüman Alimler Birliği”nin Başkanı Beşir İbrahimi ile görüşür ve çok etkilenir. İslam’ı tercih edişi bu olaydan 40 yıl sonra olsa da Garaudy’nin hayatında bu olayın önemi büyüktür.
Şu an nerede?
Roger Garaudy şimdi Paris’te yaşıyor. İlerleyen yaşı sebebiyle artık
düşünce yoluyla kimseyi rahatsız edecek durumda değil, ama ambargo hala
sürüyor.
Bir İstanbul anısı…
Garaudy’nin hatıralarını kaleme aldığı “Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum”
adlı eserinde, Süleymaniye ve Ayasofya ile ilgili anılarını şöyle anlatıyor:
“İslam’ın camilerdeki taşa işlenmiş mesajını, yeni gözlerimle tekrar
okumayı arzuluyorum.
Otele bile gitmeden önce, programın bu ziyaretleri yutmamasından emin olmak
için, Süleymaniye Camii’ne götürülmemi istiyorum, ardından Ayasofya’ya,
peşinden yine Süleymaniye ve tekrar Ayasofya’ya…
Ebediyetin varlığını telkin etmenin iki mekanı, iki tarzı. Hristiyan
duyarlığı, Müslüman duyarlığı.
Ayasofya’da tarihin beklenmedik hadiseleri ilk ve asıl düzenini bozmuş olsa
da, sanki tavan göğe asılmış gibi, dayandığı taştan duvarlar silinip kaybolmuş.
Gölgeler gitgide azalırken, bu kubbeden inen bir ışık çağlayanı, bize bir
hafifleme hissi ve gotik bir katedralinkine benzer bir yükselişi izleme duygusu
veriyor.
Süleymaniye’de
de bize sonsuzluk telkin ediliyor. Ama başka türlü: İç tedirginliğin değil,
aklın ritmik mekanıdır orası. (…)
Rüku için
eğildiğimde, sanki secde yeri ışıklanmışçasına, halıların ayaklarımın altında
bütün o lâl renkleriyle alev alev tutuştuklarını görüyorum.” (Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum,
Sayfa 353, TEV Yayınları, Çev:Cemal Aydın)
Garaudy
Müslüman olduğu için değil Yahudilerle ilgili söyledikleri sebebiyle mahkûm
edilen bir düşünür. Garaudy’nin Müslüman olması Fransa’yı memnun etmese de, o
ne çektiyse İsrail’in politikasına karşı çıkan ve Filistin direnişini destekleyen
görüşleri yüzünden çekti. Türkçeye çevrilen son kitabı İlahi Mesajlar Topağı
Filistin de Garaudy, Filistin’i kadim tarihinden yakın zamana dek mercek
altına alıyor. Üç bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde Kenan Medeniyeti’nden,
İbraniler’den, Hristiyan Filistin’den ve İslamlaşan Filistin’den söz ediliyor.
İkinci bölümde Batı’nın hayalindeki Filistin anlatılırken, Siyonizm’in tarihi
sürecinden bahsediliyor. Son bölümde ise İsrail Devleti’nin doğuşu, iç ve dış
politikası ve Filistin direnişine yer veriliyor.